Ana içeriğe atla

Tevellüt 88.

İlkokul öncesi anaokulu vardı, ben gitmedim. Kız kaçırmakla meşguldüm. Zaten mahallede oynadığım bi kız vardı. Başka kızı nerde bulucan. Allem kallem -herhangi bir zor kullanma yoktur-  kaçırdım ben kızı. Gittiğimiz yer, yan mahallenin parkı. Buldular tabi bizi anneler. Ben o gün kaydıraktan koşarcasına kaydım. Sonra kızı bir daha görmedim. Rivayet olunur ki kaçarken ayaklarımı görenler fütürizm’e ilgi duymaya başlamışlar. Yaygın görüş olarak da “Hareket ve ışık maddeyi eritmelidir.” ifadesini benimsemişlerdir. (Buna inanmayacağınızı ümit ediyorum.)Öğrenim hayatı bir şekilde geçti, bi bakıma sıkıcıydı. Eskişehir Anadolu Üniversitesi Resim Öğretmenliği 2010’da bitti. Pür neşe, çokça eğlence. Bu dönemlerde kız kaçırmışlığım yoktur. Okumuşluğum vardır. Güzel insanlar vardı, güzel insanlar kitap olurdu, bende kitaplar okudum. Sonra o güzel insanlar öldü tabi, bende üzüldüm. Ölmeye devam ediyorlar.Lisans bitince memlekette yerel bir gazetede iş buldum hem ajans hem gazete dizgisi. Bolca mesai çokça müşteri. Okadar yoğundum ki gazetenin astroloji köşesini bazı günlerde balıkla aslanı, aslanla teraziyi yer değiştirerek dizgiye göndermişliğim olmuştur. O gazeteyi okuyan 50 kişi arasındaysanız ve astroloji köşesini takip ediyorduysanız ve psikolojiniz bozulduysa affola.Gün geldi patrondan zam istedim vermeyince tasarım hayatıma belli bir süre ara verdim. Boşta kalınca dayının tekel bayisinde işe başladım. Çok güzel rakı satarım. Esnaflıkta zor zanaat, netekim el mecbur ayakta kalmak lazım. Askerlikte yaklaşıyor dedim hemen gideyim yüksek lisans yapayım.Yüksek lisans’ın havasına kapılıp 2011 ortasında Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Resim Anabilim dalında tekrar öğrenime başladım. Resimler yapıldı, sergiler açıldı. Hala da devam etmektedir. Ödül, madalya gibi şeyler almışlığım yok. Çok kalender resim hocam bir resim verdi o kadar.Yüksek lisansta bitince memlekete geri döndüm bu sefer başka bir ajansa grafik tasarım işlerini yapmaya girdim. Maaş konusunda sıkı pazarlık yaptım kabul ettiler. Alan memnun satan memnun başladık çalışmaya. Zaman geçti babam aradı dedi ki eve celp geldi askere çağırıyorlar. Sen mi ispiyonladın dedim, hayır dedi ama orası bi muamma pek inanmadım. Asteğmenlik çıkmış şansıma dedim yapayım bari bir sene sürüyor ama mesaili iş emekli sandığı da var maaşı da güzel. Başladık vesselam Şubat 13 yıllardan 2015. Yaş olmuş 28.Şu an bu garip hayatıma komutan olarak devam etmekteyim. Askerlik bitince grafik tasarım işlerine devam edeceğim.(Askerlik bittikten sonra yeni bir özgeçmiş yazmam lazım.)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ŞARAP İLE RAKI

Şarabın üstüne rakı mı içilir kaptan? İkisi de güzeldir ama bırak karışmasınlar. Alacalı pembe senin nene gerek, kırmızı ayrı, beyaz ayrı güzeldir kaptan. Bi bildiğin mi var kaptan, benim aklım kıttır anlamam. Şarap ayrı güzeldir, rakı ayrı, karıştıramam. Şarapta çare olmaz, rakı da evlat. İçtikçe içerinde kalır. Hele şarap bi oturdu mu kalbine kaldıramazsın. Şarap içersen o olursun, rakı içersen kendin olursun. Ben ne kendim olmayı ne de o olmayı seçtim evlat. Şarap içersem O oluyordum rakı içersem BEN. Ben bir olmaktan yanayım evlat. Ne sadece ben aşık olayım ne de sadece o. Karışmak lazım evlat birbirine karışmak. İçerde, kalbin taaaa içinde. İçtiğinin midene mi gittiğini sanıyorsun evlat? Kalbi doldurur rakıyla şarap. Sadece birini içersen ya acı çekersin ya da çektirirsin, bu sarhoş eder insanı. Acı çekmek ya da çektirmek mutluluk değildir evlat, değildir sadece rakı içmek, sadece şarap içmek. Mutluluk her ikisini de karıştırabilmektir. O zaman hazdan değil mutluluktan sarho

……BÖYLE AŞKIN IZDIRABINI

Sikerim böyle aşkın ızdırabını. Dokunmayın bana. Yok olmam merak etmeyin. Sizleri severim. Rakı içerim her birinizin yerine. Kar yağınca karda gezerim. Yok olasım yok, kar kadar beyaz değilim Kirlendim ben biraz Birazdan da hallice, siyaha yakın Renkler nerde? Hatırlamayorum Ben böyle aşkın ızdırabını… Yokolurum belki, sizlerde benle birlikte Her yudumda Üşürüm bembeyaz karın üzerinde, Kalbim soğur Sizleri seveyordum Renk yok Beyaza beş kala siyahlığımda uçar yokolur Rakı içerim inceden inceden Ben böyle ızdırabı… Aşk yok İnceden inceden üzerime birikir kar Kaybolurum Sizleri sevdim, yokoldum Bembeyaz karın üzerinde bembeyaz bir çıkıntıyım Kar kalkmaz sizde geçmezsiniz

Halet-i Ruhiyem

Hep olsaydı bilirdi İstanbul aşkı bilmesine lakin hep olmaz İstanbul'da aşklar. Doğam bilmez şehrini, kendi şehrindeki aşkın kokusunu... Aşk yer değiştirir, başka başka şehirlerde varolur. Göbeğim kadar sakin ve sessizdir ruhum, en az onun kadar aç veyahut martılar kadar. Sakince gelip ruhumu doyurabilirim ve sen zaten bilirsin aç olup olmadığımı. Gözünle çağırıp elini uzatman yeterli. Beni sevdiğini bilirim varsın denizde binlerce balık olsun, uzattığın benimdir. Senin maviliğin denizden daha fosforlu ve güvenilirdir çünkü denizden baban çıkar ve ben onu yemek zorunda kalabilirim. Halet-i ruhiyem sakin görünür benim, aldanmamak lazım. Yukarıda en yukarıda bulutların arasında bile gökyüzünden daha fosforludur gözlerin gördüm, bilirim. Halet-i ruhiyemin sakinliğine burda inanırım. Baktıkça gözlerine üzerinden dökülen suyun tende verdiği rahatlama hissiyatı kadar bilinçsizleşebilirim. Ve sırtım öpülürken bukadar çok sevinmemiştir bi çift dudak kadar değerli olduğuna. Tut elimde