Ana içeriğe atla

Asteğmen

Eksikliğimi aradım. Bir senedir subayım. Bir senedir kendim değilim. Devlet benim hayatıma ara verdi. Şimdi gideceksin ve sana verdiğim görevleri uygulayacaksın dedi. Anlamlandıramadıklarım oldu yinede uyguladım. Bilincim yerinde sayılmazdı açıkçası. Yüzümü kazıdım her sabah. Arkeolojik buluntular aradım sakallarımı altında. Benliğim oraya sıkışmıştır düşüncesiyle. Çene çukurumu buldum, dudaklarımı gördüm bıyıksız. İkisininde ne bir ideolojisi ne de bi sempatisi vardı. Etkileyici bir süper kahraman çenesi çıkmadı alttan. Yakışıklılığımın geçtiği yaştaydım. 

Canlı bir beden içerisinde kapalı bir bilinçle yeşil kıyafetler üzerimde şehirden uzakta bir tepede çeşitli hareketlerde bulundum. Sabahları yüzleri bana dönük yüze yakın kişiye komut vererek çeşitli hareketler yaptırdım. Yaptılar. Benden önce de yapmışlardı, benden sonra da yapacaklar. Son komutu verdikten sonra geriye dönüp benden rütbeli kişiye kim var kim yok kaç kişi kaç baş kaç erbaş arz ederim ben Asteğmen Binbaş. Sonra aynı komutlara diğerleriyle birlikte bende uydum. Şimdi açma germe yapıyoruz, şimdi 3 km koşuyoruz, şimdi marş söylüyoruz çünkü biz istihkamın erleriyiz durmak nedir bilmeyiz. Da bada dabada baam puufffff. 

Açıkçası mesaili işti 5 buçuk dedin mi kimse kalmaz sosyal olmayan hayata kendini servislerle taşırdın. Servislerin patlayabilme ihtimaliyse bir ihtimaldi, o da ölmekti. Üzerime ağaç zimmetlediler, doğayı yaşatabilmekte bi ihtimaldi. Kamyon da zimmetlediler üzerime. Cuma günleri ibadeti gibi anahtarlarını dağıttığımda oldukları yerlerde çalıştırıldılar. Hepsi aynı anda aynı sesle isyan eder gibi bağırdılar siyah egzoz dumanlarıyla. Sonrasında anahtarları toplayıp evlere dağıldık. Normalde o kamyonlar suda yüzer boğulmaz. Benim dönemimde karada yaşadılar. Çünkü biz istihkamın erleriydik durmak nedir bilmezidik ama o ara ikinci bir emre kadar durduk. 

Eksik bilgilerin havada uçuştuğu görevler insanı diri tutar. Böyle bir kural varmı bilmem ama uygulamaların çoğu bu şekilde eksik bilgi düzenindeydi. Kimse zarar görmedi ben de üzerine kafa yormadım. Parkaların yakasını kaldırıp bereleri takıp yürümeye devam ettik. Kompozit başlık hücum yeleği ve tüfeklerle koştuk belirli gün ve haftalarda. Çünkü bu şekilde koşunca koşmalar koşma olarak sayıldı evrak üzerinde. Ben genelde ham olduğum için bitiş çizgisine az kala yürüdüm. G-3 piyade tüfeği yerine AK-47 tüfeği alanlarda uçmadı sonuçta.

Mazeretler olunca mazeret izni, günlük işlerde günlük izin, önceden belirlediğin tarihte kanuni izin, hastalandığında rapor izni olarak düzenli bir şekilde izinleri kullandım ve astlarıma kullandırttım. Ben imzayı atınca izin süresi başladığı için ortalıktan kaybolma ivedi bir şekilde gerçekleşiyordu.

Bazen dağlarda dolaşıyorduk evde pek bulunmuyorduk. O ara ben herzamanki gibi yine geceleri göğe bakıyordum geri kalan pek bişey hatırlamıyorum. Işık yoktu tam istediğim karanlık güzeldi. Diğer olup bitenlerle pek ilgilenmezdim. Etrafta kadın olmadığı için erkeğin özündeki ayıyı gördüm, bittabi benim içimdeki de bana naber lan dedi muntazaman.

Son ay omzuma yıldız taktılar. Efendiliğimden sandım ama değilmiş yıldızları sevdiğimden mi dedim o da değil dediler. Tam mantığını kavrayamadım ama seferberlik olursa o yıldızla geri geleceksin teğmenim dediler. Çıkınca sigortalı bi işe girersem zor biraz ama napalım bi kere tadina baktık çağırırlarsa istihkamın marşıyla uygun adım gelicez. Kamuflajı, 1 No'lu Harici kıyafeti eve götürecem zaten. Eski günlerdeki gibi toplanıyoruz dediklerinde sandıktan çıkarıp giyer giderim. Olmadı babam 29 ekim 30 ağustos zamanı törenlerinde giysin evde dolaşsın emir versin o sever böyle şeyleri. Ağzından çıkan ilk emir şu olacaktır: "Vatanı ve milleti ilelebet muhafaza ve müdafaa ederken bi çay koyunda içelim" ordan valide hanım afilli bi selam çakıp çayı demler.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ŞARAP İLE RAKI

Şarabın üstüne rakı mı içilir kaptan? İkisi de güzeldir ama bırak karışmasınlar. Alacalı pembe senin nene gerek, kırmızı ayrı, beyaz ayrı güzeldir kaptan. Bi bildiğin mi var kaptan, benim aklım kıttır anlamam. Şarap ayrı güzeldir, rakı ayrı, karıştıramam. Şarapta çare olmaz, rakı da evlat. İçtikçe içerinde kalır. Hele şarap bi oturdu mu kalbine kaldıramazsın. Şarap içersen o olursun, rakı içersen kendin olursun. Ben ne kendim olmayı ne de o olmayı seçtim evlat. Şarap içersem O oluyordum rakı içersem BEN. Ben bir olmaktan yanayım evlat. Ne sadece ben aşık olayım ne de sadece o. Karışmak lazım evlat birbirine karışmak. İçerde, kalbin taaaa içinde. İçtiğinin midene mi gittiğini sanıyorsun evlat? Kalbi doldurur rakıyla şarap. Sadece birini içersen ya acı çekersin ya da çektirirsin, bu sarhoş eder insanı. Acı çekmek ya da çektirmek mutluluk değildir evlat, değildir sadece rakı içmek, sadece şarap içmek. Mutluluk her ikisini de karıştırabilmektir. O zaman hazdan değil mutluluktan sarho

……BÖYLE AŞKIN IZDIRABINI

Sikerim böyle aşkın ızdırabını. Dokunmayın bana. Yok olmam merak etmeyin. Sizleri severim. Rakı içerim her birinizin yerine. Kar yağınca karda gezerim. Yok olasım yok, kar kadar beyaz değilim Kirlendim ben biraz Birazdan da hallice, siyaha yakın Renkler nerde? Hatırlamayorum Ben böyle aşkın ızdırabını… Yokolurum belki, sizlerde benle birlikte Her yudumda Üşürüm bembeyaz karın üzerinde, Kalbim soğur Sizleri seveyordum Renk yok Beyaza beş kala siyahlığımda uçar yokolur Rakı içerim inceden inceden Ben böyle ızdırabı… Aşk yok İnceden inceden üzerime birikir kar Kaybolurum Sizleri sevdim, yokoldum Bembeyaz karın üzerinde bembeyaz bir çıkıntıyım Kar kalkmaz sizde geçmezsiniz

Halet-i Ruhiyem

Hep olsaydı bilirdi İstanbul aşkı bilmesine lakin hep olmaz İstanbul'da aşklar. Doğam bilmez şehrini, kendi şehrindeki aşkın kokusunu... Aşk yer değiştirir, başka başka şehirlerde varolur. Göbeğim kadar sakin ve sessizdir ruhum, en az onun kadar aç veyahut martılar kadar. Sakince gelip ruhumu doyurabilirim ve sen zaten bilirsin aç olup olmadığımı. Gözünle çağırıp elini uzatman yeterli. Beni sevdiğini bilirim varsın denizde binlerce balık olsun, uzattığın benimdir. Senin maviliğin denizden daha fosforlu ve güvenilirdir çünkü denizden baban çıkar ve ben onu yemek zorunda kalabilirim. Halet-i ruhiyem sakin görünür benim, aldanmamak lazım. Yukarıda en yukarıda bulutların arasında bile gökyüzünden daha fosforludur gözlerin gördüm, bilirim. Halet-i ruhiyemin sakinliğine burda inanırım. Baktıkça gözlerine üzerinden dökülen suyun tende verdiği rahatlama hissiyatı kadar bilinçsizleşebilirim. Ve sırtım öpülürken bukadar çok sevinmemiştir bi çift dudak kadar değerli olduğuna. Tut elimde