Şefkat ve kibarlık dolu bi geceydi. Çiçek pasajı iki gönlügüzelin iç dökümüne şahit olmuştu dahası kadının söylediği şarkıyı bile dinlemişti. Anıları olan pasajın mest olduğu hissikalbelvuku-u bulmuştu. Tarihi bina, içerisinde gönlügüzeller demlendiği için dayanamayıp bi duble de kendisi içmişti.
Kadın istanbuldan daha güzeldi ve ben gecesine sarhoş olmuştum. Çiçek pasajı da sarhoştu. Gök, kadının yüzündeydi. Gök, kadının gözündeydi. Ellerini mi ne tutmuştum bi duble dem'den bi yudum sonra, bi yudum da ellerinden içmiştim. Demlenmiş kadar bembeyazdı teni ve o ellerle gözlerimi kapatıp gözlerimi beğenmişti. Gözünde göğ olan kadın demişti bunu inanabiliyormusunuz? O günden beri mutluluğumu saklayamam.
Yaralarımızı açtık kanatmadık, içlerinden kelebek çıktı. İkisi de savrulup kadının omzuna kondu, teni oldu. Rivayet olurya soyunduğunda teninin altında dolaşırmış kelebekler rengahenk. Dövmesini yaptırmasa da olurmuş.
Bi büyük sonrası bu yaşananların sarhoş ettiği ben o harikalar diyarı masadan kalkışımı hatırlamıyorum. Olmayacak bi günün olmayacak zamanında bukadar kaybolmamıştım. Hikayenin bu bölümünü kadın anlatırsa anlatır anlatmazda unutursa ne âlâ. Tek hatırladığım su birikintilerine zıplamak çocuk kalbimle, kocaman ayaklarımla...
Uyandığımda kadın yan odada en güzel rüyasındaydı. Rengahenk bi uyku yayılmıştı odaya. Hiç utanmadım yanına uzandım saçlarını yüzüme serdim. Şefkat hissettim. Dizlerine başımı koydum. Şefkat hissettim. Kahvaltı kadının ellerinden geldi, ellerini izledim. Anlattı, dinledim.
Ne çok ihtiyacım varmış. Vakti geldiğinde gitmek için hazırlandım. Askeriyenin botlarını giyerken dün gece tam burda bu botları çıkarırken düştün dedi. Utandım. Kendime kızdım. Kadının dedim "Ufacık elleri var seni nası tutsun AYIII."
Sarıldım, sarıldık. Sarılmayalı da çok olmuştu. Merdivenlerden inerken bütün izlediğim ya da izlemediğim filmlerdeki kadınlar tarafından adamların yüzüne bahşedilmiş mutluluk sırıtışı yüzüme yayıldı, hissettim.
Kadın istanbuldan daha güzeldi ve ben gecesine sarhoş olmuştum. Çiçek pasajı da sarhoştu. Gök, kadının yüzündeydi. Gök, kadının gözündeydi. Ellerini mi ne tutmuştum bi duble dem'den bi yudum sonra, bi yudum da ellerinden içmiştim. Demlenmiş kadar bembeyazdı teni ve o ellerle gözlerimi kapatıp gözlerimi beğenmişti. Gözünde göğ olan kadın demişti bunu inanabiliyormusunuz? O günden beri mutluluğumu saklayamam.
Yaralarımızı açtık kanatmadık, içlerinden kelebek çıktı. İkisi de savrulup kadının omzuna kondu, teni oldu. Rivayet olurya soyunduğunda teninin altında dolaşırmış kelebekler rengahenk. Dövmesini yaptırmasa da olurmuş.
Bi büyük sonrası bu yaşananların sarhoş ettiği ben o harikalar diyarı masadan kalkışımı hatırlamıyorum. Olmayacak bi günün olmayacak zamanında bukadar kaybolmamıştım. Hikayenin bu bölümünü kadın anlatırsa anlatır anlatmazda unutursa ne âlâ. Tek hatırladığım su birikintilerine zıplamak çocuk kalbimle, kocaman ayaklarımla...
Uyandığımda kadın yan odada en güzel rüyasındaydı. Rengahenk bi uyku yayılmıştı odaya. Hiç utanmadım yanına uzandım saçlarını yüzüme serdim. Şefkat hissettim. Dizlerine başımı koydum. Şefkat hissettim. Kahvaltı kadının ellerinden geldi, ellerini izledim. Anlattı, dinledim.
Ne çok ihtiyacım varmış. Vakti geldiğinde gitmek için hazırlandım. Askeriyenin botlarını giyerken dün gece tam burda bu botları çıkarırken düştün dedi. Utandım. Kendime kızdım. Kadının dedim "Ufacık elleri var seni nası tutsun AYIII."
Sarıldım, sarıldık. Sarılmayalı da çok olmuştu. Merdivenlerden inerken bütün izlediğim ya da izlemediğim filmlerdeki kadınlar tarafından adamların yüzüne bahşedilmiş mutluluk sırıtışı yüzüme yayıldı, hissettim.
Yorumlar
Yorum Gönder